22. YILINDA 17 AĞUSTOS DEPREMİNİ UNUTMADIK AMA AFETLERDEN YETERİNCE DERS DE ALMADIK.
17 Ağustos 1999 depremi, saat 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli-Gölcük merkezli depremdir.
Rihter ölçeğine göre 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştu.
17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilmişti.
TBMM Araştırma Komisyonu Raporuna göre,
Ölüm : 18.373
Yaralı : 48.901
Kayıp : 5.840
Sakat : 505
Kişi olarak belirlendi.
Aynı raporuna göre;
Yıkılan veya çeşitli düzeylerde hasar gören bina sayısı : 364.908
Yıkık-ağır hasarlı bina sayısı : 112.735
Orta hasarlı bina sayısı : 124.131
Az hasarlı bina sayısı : 128.042
Depremin verdiği zararın en az 20 milyar dolar olduğunun tahmin edilmesi afetin büyüklüğünü göstermesi açısından çok önemlidir.
Sonuç olarak bu doğal afet, “Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri” olarak hatırlanacaktır.
SEBEP “ÇARPIK YAPILAŞMA”
Depremin bu kadar çok can kaybına yol açmasının sebebi olarak kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler,kontrol ve denetim görevini yapmayan kurumlar ve kişiler, aktif fay hattı önceden bilinmesine rağmen bu hat boyunca yoğun yapılaşma, sulu alüvyon zemin üzerinde yapılaşma vb sebepler gösterilmektedir.
Depremden sonra tüm Türkiye'de geçerli olmak üzere Deprem Yönetmeliği çıkarılmış, zorunlu deprem sigortası gibi birtakım düzenlemeler getirilmiş olsa da, inşa edilen yeni binaların halen depreme karşı dayanıklı olarak inşa edildiklerini ve denetimlerinin sağlıklı yapıldığını söylemek zordur. Üstelik o dönemden kalan binlerce depreme dayanıksız bina halen aktif olarak kullanılıyor.
DAVALAR SONUÇ VERMEDİ
Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açılmıştı. Bu davalardan bir çoğu hukuki boşluklardan yada zaman aşımı sürelerinin dolması nedeniyle zaman aşımına uğradılar ve düştüler. Olan yine ne yazık ki sağlam yapılarda oturmayan vatandaşlara oldu.
Ülkemiz; jeolojik yapısı, topografyası ve iklim özellikleri sebebiyle afetlerden çok fazla etkilenen ve yüksek derecede risk taşıyan bir coğrafyada bulunmaktadır. Araştırmalara göre yurdumuzun yüzde 92'sinin deprem bölgesi içerisinde yer aldığı ve barajlarımızın da yüzde 93'ünün deprem bölgesinde olduğu belirtilmektedir.
7 şiddetinin üzerinde olacağı tahmin edilen ve özellikle İstanbul’u etkileyecek olası bir depremde bazı hesaplamalara göre 40.000’in üzerinde can kaybının beklenmesi, aradan geçen 22 yılı çok iyi değerlendiremediğimizi, hala hazırlıksız olduğumuzu, kentsel dönüşümün doğru ve hızlı bir şekilde tamamlanamadığını ve kırsal dönüşümün ise gündemde olmadığını göstermektedir.
2021 yılı yaz mevsiminde özellikle Akdeniz blgesinde yaşanan orman yangınları ile Batı Karadeniz’de (Kastamonu, Bartın, Sinop) yaşanan sel ve heyelanlar, önemli sayı ve miktarda can ve mal kaybına sebep olmaktadır.
Yaşanan bu afetler, afetlere karşı hazırlıklarımızın yeterli olmadğını, yerleşim merkezlerinin seçilmesi ve yapılaşmada teknik uygulamlara yeterince önem verilmediğini göstermektedir.
Afetler konusunda; çocuklar, anne ve babalar, öğretmenler ve tüm vatandaşlar olmak üzere 7’den 70’e her bireyi bilinçlendirilmekle beraber denetimleri sıkılaştırmak ve yaptırımları uygulamak için Devlete ve sivil toplum kuruluşlarına büyük bir görev düşmektedir.
Umarız ve dileriz olası baştka deprem olmak üzere afetlere hazırlıksız yakalanmaz, en az kayıp ve zararla atlatırız.
Bu ülke bizim ve başka ülkemiz yok.
Devlet dahil olmak üzere her kurum ve kişiyi düşen görevi yerine getirmeye çağırıyoruz.
17 Ağustosu da diğer afetleri de unutmayalım, unutturmayalım.
17 Ağustostan da diğer afetlerden de ders alalım…
Depremde ve afetlerde hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Bağımsız Yapı-İmar Sen Yönetim Kurulu