BASK GENEL SEKRETERİ CANSEL GÜVEN’İN BASK ADINA BAŞLATTIĞI; BİR İMZA DA SEN VER: “SENDİKALILIK RÜŞVETİNE HAYIR” DE! KAMPANYASININ 12 YIL ÖNCEKİ TARİHİ KÖKLERİ.
5 YTL SENDİKA AİDATINA MEMURLARI SATAN SARI VE İŞBİRLİKÇİ SENDİKALARI UNUTMADIK.
BENZERİ SENARYO YİNE GÜNDEMDE.
Toplu görüşmelerin son günü, 29 Ağustos 2005 günü saat 14 00’de, yetkili sendikalardan Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen’in sevinç içinde toplantı salonuna geldiğinde, basın mensupları şaşkındı. Sendikaların, basını atlatıp, gece hükümetle pazarlık yürüterek istediklerini aldıklarını sandılar. Oysa, basının atlatıldığı doğruydu ama, yapılan pazarlık farklıydı. İşte, gazeteci 03.09.2005 tarihli Dünden Bugüne Tercüman gazetesinde Emin Pazarcı’nın özetlediği gizli ve kirli pazarlık.
29 Ağustos 2005 günü saat 10 00’da Türkiye Kamu-Sen yöneticileri, AKP genel başkan yardımcısı Şükrü Ayalan’ı ziyaret ettiler. Sendika üyelerinin ödemekte oldukları ortalama 5 YTL’nin devlet tarafından ödeneceğinin taahhüt edilmesi ve bu hususun Mutabakat Metnine girmesinin sağlanması halinde, sorun çıkarmadan ve diğer taleplerinden vaz geçerek Hükümet ile Mutabakat Metnini imzalayacaklarını belirttiler. Memur-Sen de sorun çıkarmayacaktı. Şükrü Ayalan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile görüşerek konuyu çözdü. Aynı gün öğleden sonra saat 14 00’de başlayan son tur görüşmelere işte bu yüzden gülerek sevinç içinde geldiler. Akşama doğru başbakan ile görüştüler ve yüzde 2,5 + 2,5’a razı oldular. Kurşun atmadan teslim olan askerler gibi, tüm taleplerini unuttular.
Mutabakat metninin çatısını, KESK’in göstermelik itirazı, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen’in onayı ile belirlediler. Memurlara yılın ilk altı ayı için yüzde 2,5 ve yılın ikinci yarısı için yüzde 2, 5 artış. Tam da zekat miktarı kadar. Yani kırkta bir. Nasıl olsa, “memura zekat düşüyor” fetvası da vardı.
Yani 500 YTL maaş alana 12,5 YTL, 600 YTL maaş alana 15 YTL. artış yapılacaktı.
Hükümet sıkıştırılmayı beklediği ve kamuoyuna deklere ettiği iyileştirme de dağ fare doğurdu. İlk altı ay için 40 YTL, ikinci altı ay için 40 YTL seyyanen iyileştirme yapılacaktı. Üstelik iyileştirmeler katsayılara yansımayacağı gibi, bu iyileştirmeden emekliler de yararlanamayacaktı.
5 YTL oyununu Aziz Çelik Birgün Gazetesinde “Devlet kesesinden sendikacılık” başlıklı yazısıyla sert bir şekilde eleştirdi. Ardından Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin Aziz Çelik’e atıfla bir yazı yayınladı.
Aradan 12 yıl geçti. Palazlanan Memur-Sen başka oyunlar peşinde.
Son iki toplu sözleşme metninde; yerel yönetim hizmetlerinde imzalanan “Sosyal Denge Sözleşmesi”nden yararlanmak isteyen diğer sendika üyelerinden, yetkili sendikaya ödenmek üzere iki misli “dayanışma aidatı” adı altında ek aidat isteniyor. Bakmayın kamuoyu önündeki geyik muhabbetlerine, yetkili oldukları belediyelerde Kamu-Sen de, Memur-Sen de aynı talepte ısrarlı.
Sivas Belediyesindeki sorunu dört yıl önce Bağımsız Yerel Hizmet Sen yargıya taşıdı ve hukuksuzluğa son verilmesini Danıştay kararı ile tescil ettirdi.
2016 yılında aynı oyun tekrarlandı. Konu yine yüksek yargıda.
Dayanışma aidatı işçi kesiminde olmak üzere sadece Türkiye ve İsviçre’de var.
ILO organlarının sendika özgürlüğünü ortadan kaldırdığı için dayanışma aidatına karşı kararları var.
Bu kez; Memur-Sen çalının etrafını dolaşarak talebini değiştirdi: Dayanışma aidatı istemek yerine; halen ayrım yapılmaksızın tüm sendikaların üyelerine üç ayda bir 77,03 TL ödenen toplu sözleşme ikramiyesinin Memur-Sen üyeleri için 200 TL, diğer sendikaların üyeleri için 102 TL ödenmesini istiyor.
Amaç 98 TL için memurların diğer sendikalardan ayrılmasını sağlamak. Memur kesiminde tek ve mecburi sendika olarak kalmak.
Tıpkı faşist İtalya’sında, nazi Almanya’sında ve komünist Rusya’sında olduğu gibi.
BASK, bu hukuksuzluğa ve hak gaspına asla izin vermeyecek.
Genel Sekreterimiz Cansel Güven’in BASK adına başlattığı; Bir İmza da Sen Ver: “SENDİKALILIK RÜŞVETİNE HAYIR” de! Kampanyasının amacı bu.
Kampanyaya destek olalım ve aşağıdaki linkte yer alan kampanyayı yaygın hale getirelim.
Haydi görev başına.
İŞTE O YAZILAR
5 YTL’nin gücü.
Emin PAZARCI
3 Eylül 2005 Cumartesi, Tercüman
Pazarlıklarda son güne gelinmişti. Bütün memurlar, geçtiğimiz pazartesi günü saat 14:00'te yapılacak toplantıyı bekliyorlardı.
Bir telefon trafiği başladı. .. Ak Parti Genel Merkezi devreye girdi.
Kamu-Sen yetkilileri, saat 10:00'da Balgat'taki Ak Parti Genel Merkezi'ne geldiler. Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Ayalan'ın odasına girdiler.
Kamu Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, "Memur-Sen pasif kalıyor" iddiasında bulundu:
- KESK'in size karşı tavrı ortada. Memur-Sen de onlarla etkili mücadele edemiyor. KESK'e karşı bir tek Kamu-Sen mücadele edebilir. Ancak, bizim bu mücadeleyi verebilmemiz için de desteğe ihtiyacımız var.
Ayalan sordu:
- Ne tür bir destek istiyorsunuz?
Akyıldız cevap verdi:
- Türkiye'de sendika üyesi olan memurla olmayan arasında hiçbir ücret farkı yok. Bu da sendika üyeliğini olumsuz etkiliyor. Doğal olarak pek çok memur sendikaya üye olmuyor. Çünkü, üyelik aidatı verseler de vermeseler de aynı haklardan yararlanıyorlar.
Akyıldız, bu durumun tabanda yakınmalara sebep olduğunu söyledi.
Sendika üyesi memurlara ek ödeme yapılmasını istedi.
Ardından da teklif somut hale getirildi:
1)Sendikaya üye olan memurlara sendika ikramiyesi verilsin.
2) Bu da olmazsa, memurların sendikalara ödedikleri aidatları devlet karşılasın. Maaşlarına ödedikleri aidat kadar ek ödeme konulsun.
Ayalan teklife sıcak baktı...
Konfederasyon yetkililerinin yanında Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'i aradı:
- Arkadaşlar yanımdalar. Bugün yapılacak son toplantıda uzlaşma arzuları var. Getirdikleri talebi ben makul karşıladım.
Hükümet de bu talebe "tamam" dedi...
Aynı gün saat 14:00'te de memurlarla Hükümet arasındaki "mutabakat metni" imzalandı. Eğer Kamu-Sen'in talebi karşılanmasaydı, imza sıkıntıya girecekti.
Mutabakat metni ortada:
Düğümü, sendika üyesi memurlara verilen 5 YTL çözdü. Çünkü, üyelik desteği için memur başına sadece 5 YTL ayrıldı.
5 YTL ile iki paket sigara bile alınmıyor.
Ama yaptığı iş büyük!
Üyelik aidatları devlet tarafından karşılandığı için, doğal olarak sendika üyesi memurların sayısı artacak. En azından sendikaların üye sayısındaki erime sona erecek.
Olayın perde arkasında ise, çok önemli bir hesap daha var...
Bugün, memurların sadece yüzde 50si sendikalı. Yarısı da sendika dışında.
Sendikasız memurların büyük bölümü sol görüşlü değil. Siyasi tercihleri farklı yönlerde. Durum bu olunca, KESK dışındaki sendikaları tercih edecekler. Büyük bir bölümü Kamu-Sen veya Memur-Sen'e kaydını yaptıracak
KESK gerileyecek...
Diğer memur sendikaları atağa geçecek.
5 YTL, mevcut tabloyu KESK aleyhine iyiden iyiye artıracak. .
Üstelik, şimdilik memur maaşlarına en azından böyle bir kalem girmiş oldu. Sendikalar, önümüzdeki dönemde bastırıp, bu miktarı daha da artırabilirler.
Gördünüz mü 5 YTL'nin gücü"nü?
Koskoca bir sıkıntıyı çözdü ve Hükümet'i rahatlattı.
Devlet kesesinden sendikacılık
Aziz Çelik,
1 Eylül 2005, Birgün
Kamu çalışanları sendikaları ile hükümet arasında yürütülen "danışma" nitelikli toplu görüşmeler sonuçlandı. Kamu-Sen ve Memur-Sen'in mutabık olduğu ve KESK'in muhalefet şerhi koyduğu mutabakat metni ile sağlanan ücret artışları beklendiği gibi IMF'nin çizdiği sınırlar içinde kaldı. Şaşırtıcı olan, hiçbir şekilde tatmin edici olmayan ücret artışlarına iki konfederasyonun (Kamu-Sen ve Memur-Sen) evet demesiydi. Böylece hükümetin önerdiği ücret zammına meşruiyet kazandırmış oldular.
Mutabakat metninde şaşırtıcı olan sadece bu değildi. Mutabakat metninde, ön plana çıkmayan bir başka çok çarpıcı bir hüküm, bir 'ilk' daha vardı. Mutabakat metninin 4. maddesi ülkemiz sendikacılığı için yepyeni bir aşamayı müjdeliyordu: Devlet kesesinden sendikacılık!
29 Ağustos 2005 tarihli mutabakat metninin 4. maddesi aynen şöyle: "Sendika üyesi olan personele sendika aidatlarından kaynaklanan kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YTL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak düzenlemeye gidilmesi".
Evet, yanlış okumadınız. Sendika üyelerinin aidatları doğrudan devlet (kamu çalışanlarının işvereni) tarafından ödenecek. Daha önce sendikaya üye olanların ücretlerine 5 YTL tutarında bir ek yapılacak, yeni üye olacakların ücretlerinde ise aidatlardan kaynaklanan bir eksilme yaşanmayacak. .
Ya da daha doğru bir ifade ile sendika aidatları kamu işvereni tarafından ödenecek. Böylece ülkemiz çalışma ilişkileri yeni bir kavramla tanışmış oldu: aidat yardımı/ ödeneği. 2005 toplu görüşmeleri sendikacılık tarihine bu yönüyle geçecek.
Kamu-Sen ve Memur-Sen tarafından teklif edilen bu düzenleme Kamu İşveren Kurulu tarafından kabul edildi. KESK, bu düzenlemenin devletin (işverenin) sendikalar üzerindeki etkisini artıracağı ve belirleyici hale getireceği ve sendikacılığın böyle önerilerle kurtarılamayacağı gerekçeleriyle muhalefet şerhi koydu.
Önce işin hukuksal boyutuna bakalım: Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 20. maddesine göre "Sendika ve konfederasyonlar kamu makamlarından maddi yardım kabul edemez, siyasi partilerden maddi yardım alamaz ve onlara maddi yardımda bulunamazlar". Mutabakat metnindeki aidat yardımı kamu makamları tarafından yapılan bir maddi yardımdır ve yasaya açıkça aykırıdır.
Yasa hükmü bir yana; böyle bir uygulama sendikacılıkla hiçbir şekilde bağdaşmaz. Sendikaların olmazsa olmaz özelliklerinden biri işverenlerden bağımsız olmalarıdır. İşverenden maddi yardım alan sendika, sendika değildir. Kamu sendikalarının işvereni de devlettir. Güdümlü sendikacılığın çok sayıda dolaylı örneğine tanık olduk ama ilk kez işverenin sendika aidatlarını ödeyeceği bir sendikacılık sistemine geçilmiş oldu. Bundan böyle bütçe kalemlerinden biri de sendika aidatları olacak. Bu düzenleme sendikaların devlet dairesi haline getirilmesi yönünde atılmış bir adımdır.
Bu yöntemin sendikalardaki üye kaybını durduracağı ve yeni üye kazanmaya yol açacağını sanmak ise ham hayaldir. Bir çalışan ayda 5 YTL aidat ödememek için sendikaya üye olmuyorsa ya da 5 YTL yüzünden sendikasından istifa ediyorsa bırakın etsin.
Bu yöntemin arka planında üye sayısını şişirip kolay yetki alma zihniyeti yatıyor. Ama bu yöntemle alınan yetkilerle oturulacak masalarda toplu pazarlık yapılamaz, olsa olsa "kayıkçı dövüşü" yapılır.
Grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları kazanmadan, kamu çalışanının yaşama ve çalışma koşullarını iyileştirecek etkin bir güç olmadan, ucuz arsa, taksitli tatil ve devletin "aidat yardımıyla" sendikacılık kurtulmaz.
Aziz Celik'ten güzel bir sendikacılık hikayesi
Kürşat BUMİN
7 Eylül 2005, Yeni Şafak
Birgün gazetesinden Aziz Çelik'in "Devlet kesesinden sendikacılık" adlı yazısı (1 Eylül) bana göre pek çok açıdan öğreticiydi...
Çelik dikkatimizi çekmese, kamu çalışanları sendikaları ile hükümet arasında yürütülen "toplu görüşmeler" (!) sonucunda açıklanan (KESK'in muhalefet şerhi koyduğu) mutabakat metninde yer alan ve dünya sendikacılık tarihine girmeyi fazlasıyla hakeden "4. madde"den haberimiz olmayacaktı.
Söz konusu madde şöyle:
"Sendika üyesi olan personele sendika aidatlarından kaynaklanan kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YIL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak düzenlemeye gidilmesi."(!)
Maddenin sonuna niçin mi ünlem? Aziz Çelik açıklasın:
"Evet, yanlış okumadınız. Sendika üyelerinin aidatları doğrudan devlet (kamu çalışanlarının işvereni) tarafından ödenecek. Böylece ülkemiz çalışma ilişkileri yeni bir kavramla tanışmış oldu: aidat yardımı! ödeneği. 2005 toplu görüşmeleri sendikacılık tarihine bu yönüyle geçecek."
Bu yenilik Kamu-Sen ve Memur-Sen'in teklifi sonucunda getirilmiş. KESK düzenlemeye karşı çıkmış.
Aziz Çelik, bu tuhaf mı tuhaf yeniliği hukuksal açıdan da değerlendirmiş: "Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 20. maddesine göre, 'Sendika ve konfederasyonlar kamu makamlarından maddi yardım kabul edemez, siyasi partilerden maddi yardım alamaz ve onlara maddi yardımda bulunamazlar.' Mutabakat metninde aidat yardımı kamu makamları tarafından yapılan bir maddi yardımdır ve yasaya açıkça aykırıdır."
İşin bir de "sendikacılık" açısından değerlendirilmesi var tabii ki...
Çelik bu konuyu da güzel açıklıyor:
''Yasa hükmü bir yana; böyle bir uygulama sendikacılıkla hiçbir şekilde bağdaşmaz. Sendikaların olmazsa olmaz özelliklerinden biri işverenlerden bağımsız olmalarıdır. İşverenden maddi yardım alan sendika, sendika değildir. Kamu sendikalarının işvereni de devlettir. Güdümlü sendikacılığın çok sayıda dolaylı örneğine tanık olduk ama ilk kez işverenin sendika aidatlarını ödeyeceği bir sendikacılık sistemine geçilmiş oldu. Bundan böyle bütçe kalemlerinden biri de sendika aidatları olacak. Bu düzenleme sendikaları devlet dairesi haline getirilmesi yönünde atılmış bir adımdır. “
Bu düzenleme ülkede sendikacılığa-sendikal hayata ilişkin "hakim görüş” açısından apaçık bir "samimiyetsizliği" de sergiliyor. Bir taraftan sendikaların ömrünü çoktan tamamladığı tezini tekrarlayacaksınız. ama sıra "sendikacılar" açısından (yani çalışanlar açısından değil) son derece büyük bir öneme haiz olan "aidatlar" meselesine gelince "tezinizi" tez elden unutup masanın öbür ucunda oturanları memnun etmek için bir takım "formüller" bulmaya çalışacaksınız...
Buna ilkeli, "dürüst bir toplu pazarlık'" denilebilir mi?
"Işveren kesesinden sendikacılık'" olarak adlandırılabilecek bu tatsız dosyayı Çelik’in sözleriyle kapatalım: "...ucuz arsa, taksitli tatil ve devletin 'aidat yardımıyla' sendikacılık kurtulmaz."
Ama belli olmaz, "sendikalar" kurtulabilir...