“HAYATI ENGELLİLERE ZİNDAN ETMEYELİM!”
BASK (Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu) ve Bağımsız Yapı-İmar Sen Genel Başkanı Bayram ZENGİN 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaparak, her Engelliler Haftasında aynı açıklamaları yapılmasına, aynı talep ve şikayetlerin dile getirilmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamamasını üzüntüyle karşıladıklarını belirterek “kamu kurumları, belediyeler ve bizler hep birlikte yarattığımız engellerle hayatı engellilere zindan ediyoruz” dedi.
Tıbbi problemler nedeniyle sürekli tedavi ve bakıma ihtiyacı olmasını ifade eden süreğen hastalıklardaki artışa da dikkat çeken BASK ve Bağımsız Yapı-İmar Sen Genel Başkanı Bayram ZENGİN açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de, Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre engellilerin oranı yüzde 12.29’dur. Bu oran 10 milyona yakın kişinin veya her 8 kişiden birinin engelli olduğunu gösteriyor.
Süreğen hastalıklı (sağlık yetersizlikleri) kişi sayısı hızla artmaktadır.
Ama çevremize, çalıştığımız ve yaşadığımız ortam ile işyerlerine, cadde ve sokaklara, parklara, sinemalara, lokantalara ve benzeri kamusal alanlara baktığımızda engelli vatandaşlarımızı göremiyoruz.
ENGELLİ ÇOCUKLAR EVLERDE HAPİS
Engelli çocuklarımızdan utanıp onları evlere hapsetmek kadar ortak yaşama alanlarımızı engellilere göre düzenlemediğimiz için, dahası farklı engel guruplarına göre ne yapılması gerektiğini bilmediğimiz ve engel yaratmaya devam ettiğimiz için hayatı engellilere zehir ettiğimizin farkında değiliz.
Bazı belediyelerin engellilere yönelik çalışmaları ise kaş yaparken göz çıkarma anlamına gelen merhameti önceleyen medyatik düzenlemelerdir. Engelliler için yapılmaya çalışılanlar engellilerin evlerine hizmet götürülmesi, bakımlarına yardımcı olunması, ev temizliklerinin yapılması, faturalarının ödenmesi için eleman görevlendirilmesine gibi aslında, “siz evinizde oturun, topluma karışmayın” anlamına gelen iyi niyetli ama yanlış uygulamalardır.
ÜST GEÇİTLER ENGELLİLERİN KORKULU RÜYASI
Cadde ve sokaklarımızı engellilerin kullanımına kapatmış durumdayız. Belediye başkanlarının sayıları ile çok övündükleri ve asansörleri olmayan veya çalışmayan üst geçitler sadece engellilerin değil, yaşlıların, hamilelerin, romatizmal hastalıklıların, yükseklik korkusu olanların, bebek arabası (puset) ile sokağa çıkan annelerin korkulu rüyasıdır.
Bunun anlamı engellilere “Bu caddenin sağında veya solunda yaşayacaksınız, asla karşı tarafa geçmeyeceksiniz” demektir.
Şehir merkezleri araçlara göre değil, yayalara göre düzenlenmesi gerektiği halde kaldırımlar otopark, caddeler yarış pistleri haline getirilmiştir.
Resmi binalar başta olmak üzere binalarda girişten merdivenlere, iç düzenlemelerden tuvaletlere kadar her şey engelliler için ıstırap kaynağıdır.
Park edilmiş araçlar, çökmüş, bozulmuş veya kilitli taş döşenmiş kaldırımlar, ayaklı reklam panoları, kesilmiş ama sökülmemiş ağaç kütükleri, bol çukurlar, gelişigüzel dikilmiş reklam ve bayrak direkleri, yükseğe asılmış çöp tenekeleri ile kaldırımlar, yalnız engellilerin değil, tüm yayalar için hayatı cehenneme çevirmektedir.
ARAÇLAR KALDIRIMLARDA ENGELLİLER ARAÇ YOLUNDA
Sesli sinyal veren bina asansörleri veya sesli trafik ışıkları ile yeterince tanışabilmiş değiliz. Onarım çalışmaları yapılan kaldırımlar veya cadde/sokaklarda uydurma önlemler sadece engellileri değil, hepimizi tehdit etmektedir.
Engellerle otobüs tahsis etmek ile engelliler için özel asansör düzeneği bulunun otobüs temin etmek arasındaki farkı bilmiyoruz.
Bu örnekler yüzlercesi ile çoğaltılabilir.
“ÖZÜRLÜLER İDARESİ” YERİNE “YAŞLI VE ENGELLİ HİZMETLERİ” Mİ?
Engelliler sadece aynı mekanı değil toplumsal hayatı da paylaşmak istemektedir. Toplumsal hayata katılmak istemektedir. Sokaklarda parklarda dolaşmak/gezmek, rahat alışveriş yapmak, sinemaya/tiyatroya gitmek, lokantada birlikte yemek yemek, velhasıl herkes gibi ve herkesle birlikte yaşamak istemektedir.
“Körler ve Sağırlar Okulu” yanlışının anlaşılmasının üzerinden 60 yıl geçti, bu kez “Özürlüler İdaresi Başkanlığı”nı ne ilgisi varsa “Engelli ve yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü”ne dönüştürülerek akıl almaz bir başka yanlışa imza atıldı.
Sonuç olarak engelleri yaratanlar, toplum ve toplumu yönetenlerdir.
ENGELLİLER KAMU KURUMLARINDA HİZMETLİ OLARAK ÇALIŞIYOR
Sadece kanun ve yönetmelik çıkarmakla yetinmek; sorun çözmek yerine sorunun mecra değiştirmesine ve çözümün ötelenmesinden başka bir işe yaramamaktadır.
Mevzuatın uygulanmasını denetlemek kadar, toplumsal farkındalık yaratmanın da önemli olduğunu anlamadığımız sürece, engeller yaratarak ve engelleri artırarak engellilere hayatı zehir etmeye devam ederiz.
Yasa hükmüne rağmen, özel sektör bir yana kamu kurum ve kuruluşlarında boş engelli kontenjanı (11.317) toplam kontenjanın (61.728) neredeyse beştebirini buluyorsa, hala engelli çalışanların ücretinden vergi alınıyorsa, kamu kurumlarında engelliler hizmetli olarak çalıştırılıyorsa yasalardan da toplumsal duyarlılıktan da bahsetmek mümkün değildir.
Erken emeklilik nedeniyle kamuda çalışan engelli memurlar yeşil pasaport alamamaktadır.
Toplu sözleşme hükmüne rağmen engelli çocuğu olanlara çocuk parasının göstermelik % 50’lik artışla ödenmesi bile gerçekleşememiştir.
Kamuda çalışan lise ve üzeri eğitim görmüş engellilerin intibaklarının yapılmamasının hiçbir izahı yoktur.
Herşeye rağmen, Engelliler Haftası nedeniyle birlikte yaşama ilkesinin hayata geçirilmesi için herkesi duyarlılığa, arada bir kendimizi engelliler yerine koyarak 10-15 dakika empati yapmaya, herkesi ve her kurumu engel çıkarmaktan vaz geçmeye çağırıyoruz.
BASK/BAĞIMSIZ YAPI-İMAR SEN BASIN BÜROSU